BLOGGER TEMPLATES AND TWITTER BACKGROUNDS

13 Ocak 2011 Perşembe

Kafanı DELİCE Fikirlere Tak!



Geçtiğimiz hafta benim de yakın arkadaşım, şapka tasarımcısı Derya DELİCE ile keyifli bir çekim gerçekleştirdik.Birbirinden eğlenceli şapkalarına güle oynaya verdiğim pozları görebiliyorsunuz. Onun şapkalarını giyince insan böyle oluyor işte,ruhunu hissediyorsunuz tasarımların sanki...

Şapka tasarımında 2007'den beri başlayan macerasında bir çok başarıya imza atan Derya DELİCE ile yeni projeleri ve yapmak istedikleri üzerine de birazcık lafladık. Bu ay ki Marie Claire dergisi de dahil olmak üzere bugüne kadar bir çok moda dergisinde şapkalarına sıklıkla rastladığımız Derya DELİCE şu sıralar modacı Özlem Süer ile çalışmalarına devam ediyor.Ayrıca söylemeden geçemeyeceğim, 2009 yılında uluslarası bir tasarım yarışması olan, "The Hat Designer Of The Year" dan dünyanın en iyi 12 şapka tasarımcısı olarak döndü. Yine bunların dışında İzmir’de ve Çeşme’de birer tane olmak üzere İstanbul Galata’da da bir butikte şapkalarına rastlamak mümkün.




Çalışmalarında daha çok eğitimini de aldığı tiyatronun getirdiği bir ilhamla grotesk ve eğlencenin ruhunu yakalayan Delice, bu tarzın bir sınırının olamayacağı ve her daim size bir fikir verebileceği inancında.



Çünkü böylece büyük düşünüyorsunuz ve “saçma” kavramını ortadan kaldırıyorsunuz,çünkü saçmayı bizzat kafanıza giyiyorsunuz..



2011 yılından itibaren daha kişiye özel çalışmalar hedefleyen ve bunu günlük hayatta da rahatlıkla kullanılabilecek tasarımlarla ortaya çıkarmak isteyen tasarımcı,kasket tipi ve taçlı giyilebilen modellerden sonra, bantlı modellerle ürettiği şapka ve saç aksesuarlarının kullanışlılığını göstermeyi hedefliyor (gerçekten çok rahatlar.)




Derya DELİCE ve birbirinden eğlenceli çalışmalarına ulaşmak için buradan ; www.deryadelice.com
http://www.facebook.com/#!/profile.php?id=656720858

Bir an evvel bir DELİCE tasarımı taşımak istiyorum diyenler için sanatçıya bu adreslerden kolaylıkla ulaşabilirsiniz.

Bizim tavsiyemiz; Kaçırmayın,bir anda bitiveriyorlar…





Sanatçıya yaratıcılığının hiç azalmadığı ve ilhamının peşinden gideceği bir ömür diliyoruz.

12 Ocak 2011 Çarşamba

Nail Art

Madem Ayşegül Hanım tırnak mevzuundan girip bu şekiller nasıl yapılıyor diye sordu, hemen açıklayalım. Karşıdan anamızı ağlatacak gibi gözüken şekiller aslında belli kalıplarla yapılıyor ve hiç de zor değil. Her şeyde olduğu gibi tırnak boyama sanatında da kolaylılar mevcut. Önemli olan istenilen şablonlara sahip olmak.


Şu an turnaklarımda inglot'un 307 nolu sarı ojeleri var. Kahverengi kıyafeterle harika gidiyor fakat üstüne şekil çizecek vaktim olmadığından düz bir şekilde kullanıyorum. İş yerinde fotoğraf çekemiyorum ama sağ olsun internet ve bloglar sayesinde insanların fotoğraflarını gösterebilirim.



Bu şekilleri oluşturmak için kullanılan en ünlü ve ismi duyulmuş şablon markası "Konad". Harika şablonları var. Fiyatları da uzun kullanım için düşünüldüğünde gayet uygun.http://www.konadnailart.com/ Adresinden şablonlara bakabilirsiniz. Ben almaya hiç yeltenmedim fakat bir ara alacağım. İnternet sitesinden alım yapılabiliyor ama e-bay'den ve GG'den de kolaylıkla bulunabilir.

Yapımını en iyi anlatacak olan video olur. Fotoğraflara baktıkça 'vay be nasıl oluyor acaba sesleri' daha da yükseliyor. Biraz burdan tadına bakın;
(İş yerimdeki teknik yetersizlikler ve yasaklar yüzünden sadece link atabiliyorum, affedin)

Baskının iyi çıkması için özellikle kendi ojelerini öneriyorlar ama bence diğer ojelerle de istenilen sonuca varılabilir.







Konad ve baskı sanatı dışında japonların özellikle takma tırnaklara yaptıkları desenler herhalde pahabiçilemez. Onları da takmak yürek ister. Ben uzun tırnak kullanabilen biri değilim. Hem kontak lens kullandığımdan hem de uzun tırnaklı olduğum zamanlarda ellerimi benim değilmişçesine hareket ettirdiğimden dolayı uzun takma tırnakları tercih etmem mümkün değil. Karşıdan bakıp iç geçirmek benim için yeterli.

10 Ocak 2011 Pazartesi

Tırnak Mevzuu


"Tırnak", aslında ben ve benim gibilerin üzerinde pek de fazla konuşmaması gereken bi nane.
Neden mi?
Çünkü 4 yaşından beri tırnaklarımı yiyorum.
Ve ben 22 yaşındayım.
Ama bu renkleri görüp de çıldırmamak elde değil.


Her ne kadar tırnaklarımı mütemadiyen kemirsem de, koyu renk yani kırmızı, bordo veya siyah gibi bi oje sürünce güzel durur ve ben daha az kemiririm ellerimi.

Ama her parmağa farklı renk oje sürülmesine şiddetle karşıyım. Ben küçüktüm, o zaman yapıyoduk bunu. Hala modası geçmedi mi ya?

Tırnaklara yapılan şu baskı mıdır artık neyse, şu şeylerin hastasıyım ama. Bence harika duruyo. Bi de normalde pembe oje sevmememe rağmen, Döpiyes'e koymak için seçtiğim görsellerin çoğu, pembe ojeli tırnaklardan oluşuyor. Ne ayağım ben yaaağ..

Tırnaklarınızı yemeyin olur mu?
Bi de harika renkte ojeler sürün. French falan yapın.
Bi de nolur çılgıncasına uzatmayın onları. Kazma gibi ne öyle..

Öperim

9 Ocak 2011 Pazar

Keşif

Dün küçük bir alışveriş turu yaptım. Nerede neler var,ne kaldı ne tükendi şeklinde bir geziydi. Evet bir kaç şey kaptım.. Çünkü heryer çok ucuz şu aralar, aklınızda bulunsun,yıl sonu indirimi hala devam ediyor ve allah bilir kaç günü kalmıştır. Acele edin. Örneğin Mangonun bu yıl fazla çeşitli çalıştığı, hani şu vazgeçilmezlerimiz olan uzun hırkalar 20 tl-30 tl arası düşmüş.Ve hem renk hem model olarak sıradışı.Yine Türkiye'de yeni sayılan ve gece elbiselerinin pırıltılı şıklığıyla gönlümüzde taht kuran Forever New'de sezonda görüp içinizin gittiği elbiseler %50 indirimdeler...



Şimdi daha önemli bir konuya geliyorum. Yani bu yazının başlığını oluşturan ve eğer başarabilirsek bu blogda bir gelenek haline getireceğimiz konudan; keşiflerimizi yazıyoruz! Evet bundan sonra, kendi kendinize,bir anda ya da uzun beyin fırtınalarından sonra bulduğumuz bir kulanım fikrinin fotoğrafını çekerek burada yayımlıyoruz.Bir süre sonra bu bir rutine bağlanacak ve ilerde sizden de isteyeceğiz ve burada post olarak yayımlayacağız...Yapacağımız şey şudur ki;elimizde bir parça var ve giyemiyoruz,nasıl değerlendirebileceğimizi bilmiyoruz ve öylece solup gidiyor gardrobumuzun tozlu askılarında. Ya da ananemizin annemizin eski parçalarını bulup çıkarıyoruz sandıklardan ve evreka! Ne olursa,aklımıza ne gelirse fikir fikir fikir! Bundan mutluluk duyuyor insan inanın bana.Şimdi ben de o zaman size ilk keşfimi gururla sunacağım ve bu geleneği başlatmış olacağım (umarım!)



Bu görmüş olduğunuz palto benim emektarlarımdan.Eskimeye yüz tutmuş,kahretsin ki hem herşeyle uyan hem de kurtaran bir parça.Başka paltoları görüp içim gitmiyor değil.Ama bundan vazgeçemiyorum..Bundan bir kaç ay evvel bir bolero almıştım,kalın.Giydiğin zaman seni V.S. kanatları takmışsın gibi gösteriyor:) Tüylü tüylü aslında çok şık ama ben ve takıntılarım yine su yüzüne çıakrak "bunu nerede giyeceğim" korkusuna davetiye çıkardılar yine. Aslında havalar biraz düzeldiğinde gömlek sütüne giyilesi de kendisi oldukça kalın olduğu için bu sefer de pişmeme neden olacak diye korkuyorum ve dün gece gardrop temizliği sırasında kafam allak bullak olmuşken aklıma geliveriyor.Bu iki fıstığı kavuştur...



Dün deneyip deneyip mutlu oldum buna. Şal gibi de duruyor,yaka takmışsın gibi de.Üstelik bu mantonun biraz ince olduğunu göz önünde bulundurursam da sıcak tutuyor :)) Buna benzer bazı keşiflerim olmuştu önceleri.Ama uzun süredir ilhamım sönmüştü sanırım. Bu keşif beni hayata döndürdü. Gece gece yarın bir post giriyim ve herkesin keşif yapmasına ön ayak olayım diye sevindim kendi kendime :)))

Son olarak moda dergileri arasında favorim bu aralar Instyle. Bir kaç kereler insanlara soruyordum bunu, hangisi hem içerikli hem görseli kuvvetl,kendine has diye moda dergileri içinde. Vogue'u eledim bir iki kişi biliyor bunu,birkaç dergi daha süzgeçten geçirdim ve son olarak şapka tasarımcısı arkadaşım Derya DELİCE'nin önerisini dinleyerek Instyle ile tanıştım.Tavsiye ediyorum..



Bu arada DERYA DELİCE ile birlikte gerçekleştirdiğimiz birbirinden eğlenceli şapkalarının çekimleri çok yakında bu blogda!!!

Bizi izleyin anacım..

Cumartesi Taytı



Şu taytı da taa gittim İsveç'ten aldım. Ordaki ziyaretim bitti, bi döndün ana! Sevgili pasajlarda aynı tayt var. Bir zamanlar H&M'i yurt dışından alırdık tabi. Yine de siz siz olun yurtdışından "made in turkey" etiketli bir şey alırken burdaki pasajlara düşme ihtimalini göz önünde bulundurarak alın. Benim gibi görünce kıl olmayın.


Cuma gecesi Porthecho konserindeydim. Gerçekten çok tadında bir konserdi. Son anına kadar beklemeden çıktım ama bunu da yorgunluğuma verin. Malum cuma sabah 7 de kalkınca insanın pili 02.30 gibi bitiyor. Neyse Cumartesi de benim için artık klasikleşmiş olan, gitmezsem garip olacağı opera maceramı yaşadım. Cumartesi sabahı ben tek kaldırabilcek şey Kadıköy'deki operadır =)
Bu aralar kendimi çok yorgun hissettiğimden öyle çok uzun süreler gecelere akamıyorum. Cumartesi 11 dedi mi evimdeydim.

Çok sevdiğim bir arkadaşım geldi. Pazar nasıl gezilirmiş hangi müzelere saldırılmış şimdi göstericem ona. İstanbul'u bir daha unutamaz herhalde =)