BLOGGER TEMPLATES AND TWITTER BACKGROUNDS

18 Ocak 2011 Salı

Esmer Ten :)


Kimileri kar gibi bembeyaz bi ten severken, kimileri de marsık gibi olmaktan hoşlanabiliyor.. Ben ikinci gruptanım. Her zaman güneş öpmüş gibi, bronz ve gold gold parıldayan bi cilde kavuşmak isterim. Yazları güneşin altında saatlerce yatamıyorum belki ama, yanabilmek için tüm olanaklardan faydalanmaya çalışıyorum. Kışları çok sık olmasa da solaryuma girmek beni daha iyi hissettiriyor. Ama asla havuç turuncusu bi tenden de hazzetmiyorum.

Benim güzellik anlayışım, kadında da erkekte de, bronz bir ten, koyu renk saç ve renkli gözden geçer. Öyle bi brezilya tipi güzellik anlayışım var. Bugüne kadar aşık olduğum tüm adamlar da hemen hemen bu tanıma uymuştur. Kocam dahil.. Mesela çok klişe olabilir ama Adriana Lima benim gözümde dünyadaki en güzel kadındır.

Belki de bu nedenle şakaklarımdan gelen, çoğu insanın sahip olmak istediği sarı saçlarımı gidip koyu kahveye boyuyorum. Böyle olmayı seviyorum...

Beyaz Ten


(Çok güzel değil mi bu tarz? Evet kimine göre uzaylı seviyorum.)

İtiraf ediyorum beyaz ten takıntım var. Irkçılıkla karıştırılmasın hemen. Alakası yok. Albino derecesinde beyaz ten seviyorum. Belkide sahip olmadığım içindir. Benim güzellik anlayışım başkalarına göre hastalıklı gelebilir (ki geliyor). Ölü kadar beyaz bir ten ve koyu saçları seviyorum ben. Bu erkekte de kızda da böyledir. Erkeğin kıllısını falan değil cillobunu severim. Bir dakika ya yine konuyu saptırdım nerden nereye geldi olay =) Neyse herkesin güzellik anlayışı farklıdır deyip konuma geri döneyim.




(Makyajı da beni benden aldı.)

Bazı kadınlar yüzlerindeki çillerden nefret eder kapatmaya çalışır ya işte ben onları kınıyorum. Çil dediğin şey harika bir şey bence. Ne kadar farklı. İnsanı ne kadar değiştiriyor. Çok karakteristik bir özellik olmasına rağmen insanlar bunun farkına varamayıp çillerini kapatmak için elinden gelen her şeyi yapıyor. Ben insanların yüzlerini fotoğraf gibi görüyorum. Baktığımda onları daha mükemmel yapabilirim diye değil nasıl doğal güzelliklerini ortaya çıkabilirim diye düşünüyorum. Herkes her şeyi değiştirmek istiyor zaten. Orasını beğenmiyor, burasını sevmiyor bla bla. E dur ya. Bir dur. Git bir aynaya, kendine bak. Anla, tanı kendini. Ne özelliğin var öğren ve göster. Neden olduğumuz gibi sevilmek yerine olmak istediğimiz bir figür gibi olmaya çalışıp, bir ton zaman harcayıp acınası halde sevilmeye çalışıyoruz ki?




Birçoğu aynada görmek istediği figürü yakaladığında, o figürün ne kadar donuk ve geçici olduğunu fark edemiyor maalesef. Ajda Pekkan olmak isteyen bir sürü kadın var dışarıda. E be ablacım Ajda gülemiyor bile. Fotoğraf karesi gibi sıkışıp kalmış. Doğallık nerede? Şimdi Ajda ne yaparsa yapsın kimse WOW çekmiyor. İki bacak açıyor ki onlarda brazilya çoraplı, e başka napıyor hani? Surat değişmiyor surat. Bir gün çirkin olamıyor ki ertesi gün güzel olduğunda taktir görsün. Filmlerde gördüğümüz değişim geçirmiş kızın merdivenden inme sahnesini nasıl yaşatsın ki bize, söyleyin döpiyes giyerler, NASIL?!

Her halini seviyorum diyebileceğiniz bir hal bırakmazsanız karşınızdakine o zaman ne anladım ben bu işten. Şimdi Ajda severler beni taşlamasın. Ha estetiğe karşı olduğum fikri de yayılmasın ortalığa. Ben tek tip olmayı sevmiyorum. Herkesin bir özelliği olması gerektiğini savunuyorum. Doğal olacaksınız diye de ortalıkta çirkin dolaşacaksınız gibi argümanım yok.

Ben değişmeden duramam. Ama bu değişim geri döndüremeyeceğim şekilde olmaz. Makyaj denen şeyle, saç denen şeyle olur. Kısaca farklı imajlar yaratarak olur. Her imaj da bir "image" olarak kalır hafızada. Bence kendinle mutlu olmanın kolay yolu tipini, ağız burun yamultup şişirerek değil, görsel aldatmacaları kullanıp cazibeli hale getirmekten geçer.

Bedenindeki hataları düzeltirsin kabul ama onları silip yeni baştan yaratmak sizi gerçekten mutlu eder mi?

17 Ocak 2011 Pazartesi

M.A.C. İzmir'de


Çok bile geç kaldı. M.A.C. almak için İstanbul gezisi düzenlediğim günleri getirdi aklıma bu haber. Tabi benim geç haberim oldu, anca yazabiliyorum. Heyecandan ne zaman nerede açılacağını yazmamışım. M.A.C. 17 Ocak (yani bugün) Alsancak'ta açılıyor. Hayırlısı olsun diyelim. Hala İzmir'de olan arkadaşlara müjdeyi vereyim istedim. Hadi le ne duruyorsunuz, koşun gidin. Atraksiyon da vardır şimdi, kaçmaz!



Bişeyler alan olursa paylaşmayı da unutmasın =)